JAPONYA (Doğan Güneşin Ülkesi)

1257-9Gezdiğim ülkelerin hiç birine benzemeyen özelliklere sahip bir ülke Japonya.Bunda uzun bir süre dış dünyaya kapalı yaşamın rolü büyük.Çin,Kore ve diğer Asya ülkelerinden etkilenmişselerde Gerek din,gerek kültür ve sanatı kendi bünyelerine uygun hale getirmişler.Gelenek ve göreneklerini günümüze kadar sürdürmüşler.İnsanların kendilerine ve birbirlerine olan saygıları,doğal olarak kurallara uymak,disiplin,çalışkanlık.Modernleşme ve dış dünyaya açılma bile bu özelliklerini bozamamış

Yüzbin yıl önce ana karadan ayrılan Japon adaları.Günümüzde % 97si Honshu(Honşu),Kyushu(Kyuşu),Hokkaido,Shikoku(Şikoku) adlı dört adadan oluşan yüz ölçümü 377.944 km.kare,6852 ada ve kayalıktan meydana gelmiş.Nüfus deniz kıyılarındaki az sayıdaki ovalarda yaşıyor.127 milyon japon,devletin başı olan Japon İmparotoru,seçimle gelen parlamento ve başbakan tarafından idare ediliyor.Baş şehir Tokyo (nüfus 30 milyon).Japonya dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip (%30 u 60 yaş üstü).

 

Ülkenin % de 70 i dağlık.Fujiyama yanar dağı en yükseği (3776 m.).200 den fazla aktif yanardağı var.Depremler,tayfunlar,volkanik patlamalar Japonya’da yaşamın bir parçası.Ülkenin kuzeyden güneye doğru uzaması iklim ve doğaya yansımış.Uzun geçen kış aylarından(Hokkaido).dört mevsim yaşayan orta bölüm ve musonların hakim olduğu güney adaları.Buda bize İğne yapraklı ormanlardan tropikal ormanlara uzayan bir yelpaze sunuyor.

 

Burada dünyanın diğer ülkelerinden farklı olarak kimsenin dinle uğraştığı yok.İki dini kaynaştırmayı bile başarmışlar.Bir söz var.”Japonlar Shinto (Şinto) doğar Budist ölür.Gerçektende doğum kutlamaları(kırk çıkarma),evlilik törenleri Shinto geleneklerine göre yapılıyor.Ölüm törenleri gömme işlemleri Budizim kuralarına göre yapılıyor.

Şintoizm ülkenin yerli dini.”Kami” denilen ruhların yaşadığına inanılıyor.Ormanlar,dağlar,nehirler,denizler kısaca doğadaki her şeyin bir ruhu var.En büyük Kami Güneştir,İmparatorluğun ve bayrağın simgesi.

Budizm 538 yılında Kore’den gelmiş.Feodal dönemde  (Şogunlar Dönemi) daha yumuşak olan Zen Budizm ülkede yayılmış.Diğer Budist öğretilerinden Meditasyonaverdiği ağırlıkla ayrılır.

Sakura (Yabani Kiraz Çiçeği) zamanı Japonyada bayram olarak kutlanıyor.En güzel Sakura ağacını altında piknik yapmak bir ayrıcalık.Sabahın erken saatlerinde yer tutma yarışı bile var.Gerçektende ruhlara huzur ve heyecan veriyor.Özellikle eski tapınakları bu zamanda gezmek ayrı bir güzel.Sonbaharın da ayrı güzellikte olduğu söyleniyor.

Japonya’da kadın ve erkek ayrımı yoğun bir şekilde var ve bu hissediliyor.Erkekler maço karakterli,çok çalışıyor,(hemde gece geç saatlere kadar).evine bakmak tek görevi.İşini kaybeden bir erkek için herşey bitebiliyor,evlilik bile.Sonuç intiharda olabiliyor..Kadınlar çocukları yetiştirme,evi çekip çevirme,güzel giyinme,modayı takip etme,eve erken gelen eşini kınama gibi (eve erken gelen eş işten çıkarılacak demek)Para kadında toplanıyor ve kocasına harçlık veriyor.Devlet ve şirketler evlenmeyi destekliyor.Şirket patronlarının bir görevide bekar olan çalışanlarını evlendirmek.

Bu sosyal yapı sokağa çıktığınızda hemen anlaşılıyor.Metro,Alış veriş yerleri,parklar,müzelerde,gündüz sadece kadınlar,çocuklar,talebeler ve yaşlılar var.Hiç erkek göremezsiniz diyebilirim.Koyu renk takım elbiseli,çantalı çalışkan erkekleri sabah saatlerinde yollarda,metroda ve trenlerde yoğun bir şekilde görüyorsunuz.Birde akşamın geç saatlerinde sokaklarda koştururken.

Ulaşım çözülmüş.Bolca yol,hızlı tren,metro,deniz ulaşımı gibi,Shinkansen(Şinkansen) adlı hızlı trenle seyahat çok rahat ve çabuk.Örneğin Hiroşima’dan 310 km.uzaktaki Kyoto’ya gitmek 1 saat 40 dakika.Nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Osaka tam bir sanayi ve ticaret şehri.Hiroşima 2. Dünya savaşında Amerikalıların attığı atom bombası sayesinde tamamen yok olmuş.6 Ağustos 1945 pazartesi 08.15.İlk anda 60 bin kişi ölüyor.Toplamda 140.000 kişi.Müzeyi gezerken çok duygulanıyorsunuz.Ölenlerin tümü sivil ve çocuk.Unutmaları mümkün değil.

Kyoto savaş sırasında zarar görmeyen nadir şehirlerden.400 şinto tapınağı,1650 budist tapınağı ile tam bir müze şehir.Ülkenin kutsal ve ruhani başkenti sayılıyor.Ryoan-ji Tapınağı,Zen bahçeleri,Kinkaku-ji Tapınağı,Kiyomizu Dera Tapınağı,Geyşa kültürünün yaşadığı Gion mahallesi görülmesi gereken yerler.

Nara’da yine eski bir başkent.Sanatın beşiği olmuş bir şehir.Horyu-ji Tapınağı,Kofukji Pagodası,Rüyalar Köşkü,Todai-ji Tapınağı,Kasuga Taisha Tapınağı gibi bir çok tarihi yapı görülebilir.

Osaka’da Ozakajo Kalesi,Hiroşima’da Barış Anıtı Parkı Müzesi,Mijajima Adasındaki İtsukushima Şinto Tapınağı ve bahçelerinde serbestçe dolaşan ceylanlar.Japonya’nın sembollerinden Torii Kırmızı Kapıda burada.

Hakone’de Ashi krater gölü üzerinde tekne gezisi.Kawaguchiko gölü kıyılarından Fuji Dağınıda seyredebiliyorsunuz.Tepesinde bulut yoksa şanslısınız.

Kamakura 1192-1333 yılları arasında başkent olmuş.Kamakura’dada  iki önemli ve tarihi tapınak var.Önemli Zen Tapınaklarından biri olan Kencho-ji Tapınağı ve savaş tanrısı Hachiman için yapılmış Tsurugaoka Hachimangu Şinto Tapınağı.

Ayhan Şevmet

JAPONYA’NIN KUŞLARI :

 

 

BANGLADEŞ’İN KUŞLARI ( Bangladesh’s Birds )

Bangladeş gezisi sırasında rastladığım kuşlar.

Ayhan Şevmet

KENYA’NIN KUŞLARI (Kenya Birds)

 

634_5 Kenya’nın Maasai Mara,Baringo Gölü,Bogoria Gölü,Nakuru Milli Parkında çektiğim kuş fotoğrafları.Türkiyede bulunan türleri Türkçe adları ile yazdım.(Resimlerin üzerine tıklayarak büyük resmi görebilirsiniz.)

Ayhan Şevmet

 

GALAPAGOS ADALARI

IMG_2892-1Uçak Baltra adasına indiğinde Charles Darwin’i düşünmemek elde değil. Evrim Teorisini buradaki İspinoz kuşlarının gaga yapısındaki farkları görerek geliştirmiş. Bu sayede bütün dünya, özel adalar topluluğunu tanımıştır.

Ekvator’a bağlıdır. 14 büyük ada, 8 küçük ada ve 40 ufak adacıklardan meydana gelen guruba “Colon Adaları” da deniyor. Ekvator’un 1000 km. batısında, 50.000 km. kare yüz ölçümü var.

1535’de Perulu rahip Tomas de Berlauga tarafından keşfedilmiş. Bulunan çanak çömleklerden buranın çok daha önce Güney Amerika yerlileri tarafından bilindiği ortaya çıkmıştır.

Adaların tamamı Milli Park statüsünde korunuyor. Adaya girişte çok sıkı kontrol var. Gıda, hayvan, bitki sokmak kesinlikle yasak. Hatalardan ders alınmış gibi. Baltra adasından teknelerle Santa Cruz adasına geçiliyor. Buradanda otobüslerle tek yerleşim yeri olan Puerto Ayora ‘ya gidiliyor. Puerto Ayora turistik bir liman yerleşimi. Buradan hızlı teknelerle diğer adalara gidebiliyorsunuz.

Yanardağ ve lavlardan oluşmuş bu adaların (Şu anda aktif olan bir çok yanardağ var.) hepsinin ana karadan uzak olması kendi eko sistemlerini yaratmış. Canlılar uçarak, yüzerek yada bir ağaç parçasının üzerinde yaptığı yolculuklarla bu adalara ulaşmış. Her biri kendi evrimini geçirmiş

Santa Cruz’daki “Charles Darwin Araştırma İstasyonu”nda dev kaplumbağaların koruma ve yetiştirilmesi yapılıyor. Geçmişte adaya gelen gemilerin(çoğu korsan) taze et ihtiyacını gidermiş. Daha sonra getirilen evcil hayvanlarda yumurtalarını yiyerek neslinin tükenme seviyesine getirmiş. Ancak şimdi kontrol altına alınmış ve sayıları artıyor. Bir insan ömründen daha fazla yaşıyor(150 yıl) ve neredeyse her adada farklı evrim geçirmiş.

Puerto Ayero’dan yürüyerek gidilen “Kaplumbağa Koyu” (Tortuga Bay) çok güzel. Uzun ve geniş kumsalda yer yer kümelenmiş lav çıkıntıları üzerinde güneşleyen “Deniz İguana”larını uzaktan fark edip heyecanlanıyorsunuz. Hep okumuş veya izlemişsinizdir, ama karşılaştığınızda duygular çok farklı oluyor. Deniz İguanalar’ı deniz dibindeki yosunları yiyorlar. İyi yüzücüler ancak karada çak ağırlar. Besin kıt her canlı kendi düzenini kurmuş. Burada beyaz kumları ve ılık suyu olan ufak koylarda yüzmek çok zevkli.

Adalarda tüplü veya şnorkelli dalış yapabilyorsunuz. Bazı koylarda foklarla(Deniz Aslanı) birlikte yüzüyorsunuz. Aniden önünüze çıkıp yüzünüze bakıyor.400’ü aşkın deniz canlısı türü var. Bunların 50’si endemik.

Bazı bitki ve canlı türleri sadece bir adada yaşıyor. Galapagos kahvesi, zehirli elma ağacı, sarı kordia, kaktüsler, çok yıllık otlar, mantarlar, eğrelti otları, yosunlar gibi bitkiler.

56 çeşit kuş türünden 27 si sadece bu adalarda yaşıyor. Uçamayan karabatak, Darwin ispinozları, Lav Martısı, Dalgalı Albatros, Mavi Ayaklı Sümsük, Galapagos Şahini gibi.

Ayhan Şevmet

 

YEMEN’İN KUŞLARI

Yemen gezisi sırasında rastladığım kuşlar.

Ayhan Şevmet

SOKOTRA ADASI

065_01

Yemen’e bağlı Sokotra takım adaları Afrika kıtası ile Arabistan Yarımadası arasında yer alır. Dünyanın geri kalanından izole olmuş bu adalar kendi endemik türlerini yaratmış. Üçyüz’den fazla bitki türü, kuşlar, kertenkele, böcekler… Küçük Galapagos adaları gibi. Geniş kumsalları, güneş, deniz, Dünyanın en şöhretli yerlerinden daha güzel. Ama turizm gelirse bu doğal güzellikler bozulacak.Kolay kolayda gelmez.Çünkü,buraya yalnız Yemenden gelinebiliyor.Orada ise istikrar çok zor.

Ada halkını ikiye ayırabiliriz. Yükseklerde yaşayıp hayvancılık yapan Bedeviler, sahillerde balıkçılık yapan Afrikalı ve Arap halk. Hadibu en gelişmiş yerleşim yeri. Sokotra’da muson mevsimi çok sert geçtiği için burada yaşayan halkın çoğu bu zamanı Yemen’e gidip çalışmakla geçiriyor.Her şey Yemenden geliyor.Tabi benzin ve mazotta,Hava kötüyse deniz yoluyla ulaşım olmuyor.Benzin istasyonları kapanıyor araçlar çalışmıyor.

Bitkilerden en meşhuru Ejderha Kanı Ağacı’dır. Aslında bu ağaç değil Zambak ailesine ait bir bitkidir. Adanın orta kısmındaki tepelerde bulunur. Ağacın öz suyu kırmızıdır ve kabuklarının pişirilmesiyle elde edilen madde ilaç olarak kullanılıyor. Roma’da gladyatörlere merhem, Kleopatra’nın ruju, günümüzde de kanamayı önlemek gibi bir çok kullanım alanı var.

Eski zamanlardan beri tanrılara yakılan tütsünün halen 8 endemik türü var. Ayrıca Commiphora (Mür), Aloe (İskender zamanında asker merhemi olarak kullanılmış),Çöl gülü, Hıyar ağacı ve daha bir çok tür.

SOKOTRA’NIN KUŞLARI:

Sokotra dünyanın en büyük Mısır Akbabası kolonisine sahip. Burada ona “Belediye” diyorlar. Tam bir temizlik elemanı ve insanlardan hiç kaçmıyor. Mısır Akbabasını iki üç metre mesafeden izleyebilirsiniz.

Endemik kuş türleri: Sokotra Nektar Kuşu (Socotra Sunbird), Sokotra Ötleğeni (Socotra Warbler), Sokotra Yelpaze Kuyruk (Socotra Cisticola), Sokotra Sığırcığı (Socotra Starling), Sokotra Serçesi(Socotra Sparrow), Sokotra Çintesi(Socotra Banding), Sokotra Şahini(Socotra Buzzard)

Ayhan Şevmet

BİRECİK (ŞANLIURFA)

1207-5Birecik denilince akla Kelaynaklar gelsede, paleolitik (Taş çağı) dönemden beri sürekli iskan edilen önemli bir noktada yer alır. Şanlıurfa’ya 32 km. Gaziantep’e 62 km. mesafededir. İki şehri Fırat üzerinde 1955 yılından beri Birecik Köprüsü birleştirir. Bu köprü yapılmadan önce ulaşım kayık ve sallarla yapılıyordu. Ve bir tersane vardı.

Birecik Kalesi ilçenin en önemli tarihsel yapısıdır. Asur’lulardan günümüze kadar çeşitli onarımlar görmüştür.Urfa Kapı, Meçan Kapı ve İç Kale (Memluk’lular döneminden) sağlam olarak görülebilir.

Dar sokaklarına girdiğinizde bazalt veye kalker taştan yapılmış yollar, kesme taştan yapılmış evler, evlerin cumbaları ve karşılıklı iki evin sokak üstünde yine taştan yapılan birleştirme ile meydana gelen geçitler. Bunlara Kabaltı deniyor.

Evlerin damları düzdür, yaşam alanı olarak kullanılır. Yazın uyunur. Salça, biber, patlıcan serilip kurutulur.

Ulu Cami, Çarşı Cami, Mahmut Paşa Cami, Tekke Cami, mescitler, türbeler, hamamlar…

Tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomisi mutfağınada yansımıştır. Patlıcan, et, nohut, biber, fıstık. Çorbalar, çeşitli kebaplar(Haşhaşlı Kebap, Ciğer Kebabı, Patlıcanlı Kebap…) ve yemekler, Erik Tavası(yeşil erik zamanı), Unutma Beni (Nohut ve et ile), Şırşırlı (Nohut ve bulgurla yapılan) .Sütten yapılan Şıllık tatlısı ve Buğdaylı Soğuk Ayran Aşı Çorbası (kebap ile nefis oluyor).

Her yemek acılı, hatta salata bile. Acı soslu alabalık ızgarayı denemelisiniz, Tırnak Ekmeği( Pide) ile birlikte.

Bütün bunlar Bireciğin yemek kültürünü yansıtıyor.

Fırat’ın sahiline yeni yapılmış yürüyüş yolu üzerinde piknik yerleri, kafeler ve dinlenme alanları yer alıyor. Burada bulunan restoranlarda yemek yiyebilir yada kafelerde oturup Fırat’ın sakin akışını seyredebilirsiniz.

KELAYNAKLAR VE DOĞA

Fıratın kıyısındaki sırtını kayalara dayamış bu şirin ilçe doğal yaşam açısından çok zengindir.

Yarı çöl,ağaçlı bozkır, kanyon, Fıratın kıyılarındaki sazlık ve Fırat Söğüt Kavağı ağaçları farklı yaşamları buluşturuyor. Çizgili Sırtlan, Fırat Arap Tavşanı, Çöl Varanı(iri kertenkele), Uzun Kulaklı Kirpi, Çöl Koşarı (kuş türü), Çizgili İshak Kuşu (Baykuş cinsi) gibi nesli tehlike altında olan türleri barındırır. Fıratın üzerinde bulunan adacıklar ve gölcükler değişik kuş türlerine ev sahipliği yapar.

Kelaynaklar’ki Bireciğin sembolü olmuşlar, nesilleri tükenecekken 2002 yılından itibaren Doğa Derneği ve Milli Parkların yürüttüğü üreme projesi sayesinde bugün sayıları yüzün üstüne çıkmıştır. Kelaynaklarla ilgili çeşitli hediyelik eşyaları Kelaynak Üretim Merkezinden alabilirsiniz.

Buradan başlayan 12 km.lik kanyonda trekkingçilerin gözdesi olacak bir yer.Hem yürüyüp hem kuş seslerini dinlemek, gözlemlemek, ne güzel

 

Ayhan Şevmet

KIZILIRMAK DELTASI KUŞ CENNETİ

231-5Samsun Sinop kara yolu üzerinden iki yerden giriş yapabilirsiniz.

1) Ondokuz Mayıs ilçesinden girip Yörükler belediyesini takip etmek.2) Bafra ilçesinden girip Doğanca belediyesini takip etmek.

İki girişte stabilize yolla birbirine bağlanmış. Yol üzerinde iki kuş gözlem kulesi, bir kuş halkalama istasyonu, birde içinde kafe bulunan merkez bina bulunuyor. Kafede sıcak ve soğuk içecekler bisküvit çeşitleri bulunuyor. Hafta sonları kahvaltıda veriliyor. Tam gün kalacaksanız yanınıza su ve yiyecek alın.

Park içi yollarda 30 km. sınırını aşmayın. Unutmayınki burası kuşların yaşam alanı biz misafiriz. Yol üstünde yatan mandalarada dikkat edin. Deltanın ünlü mandaları ve yılkı atları çok güzel manzaralar veriyor. Baharda giderseniz manda ve at yavrularını anneleri ile birlikte izleyebilirsiniz. Fotoğraf severler gün doğumu ve gün batımlarını kaçırmasınlar.

 

KUŞLAR

Tabiki kuş cenneti ismini boşuna almamış. Alan büyük ve sekiz adet göl var. Kuşların üreme yapabileceği ufak adacıklar, ufak gölcükler, beslenebilecekleri tatlı ve tuzlu su ekosistemleri bulunuyor. Bu çeşitleme sayesinde,besin bolluğu, göç yolu üzerinde bulunması, birde su basar ormanlarının (Longoz) olması parka ayrı bir özellik katıyor.

Mümkünse dürbün temin edin,kuş gözlemciliğine başlangıç yapın. Yada fotoğraflarını çekin. Çok seveceksiniz. Bu gibi yerler ülkemizin kalıcı zenginliğidir. Para ile ölçülemez bir kaynak.

Ayhan Şevmet